Öldürme Üzerine Kısa Bir Film Üzerine
Bir biti yada bir pireyi bile öldürürken ummadığımız bir mukavemet ile karşılaşırız. Varlıkla yokluk arasındaki kesin çizgide direnç maximum noktasına çıkar. Canın en son savaşı en çetin olanıdır. Kieslowski'nin öldürme üzerine çektiği filmde cinayetin neden işlendiğini bilemiyoruz. Filmin adı bizi katilin kim yada kimler olabileceği hakkında tahmin yürütmeye zorlar. Film ilerledikçe iki tahminimiz oluşur. Sıradışı iki karakter üzerinde düşünmeye başlarız. Film bir gerilim filmi olmadığından tahminimizde yanılmıyoruz. Öldürmenin kötülük olduğunu kabul ettiğimizden kötü davranışlar sergileyen iki tip olarak genç adam ve taksi şoförünü daha dikkatli takip ederiz. Filmin ilerleyen dakikalarında taksi şoförünün çevresine küçük zararlar verdiğini, sinir bozmanın onu tatmin etmeye yettiğini görürüz. Taksi şoförünün bir kıza yaptığı sarkıntılığın ardından zor durumdaki bir çifti arabasına almaması bize onun sanki kötü bir insan en azından kötü bir taksi şoförü olduğunu gösterir gibidir. Ancak onun kötülüğü son müşterisini arabasına almasıyla biter.Diğeri ise can yakmada sonuna kadar gitmeyi kafasına koymuştur. Dünyaya kızgındır. Çevresinde olup bitene karşı öfke duymaktadır. Umumi tuvalete giren bir çocuğu yere yuvarlar. Tuvalete girerken neşeli olan çocuk tuvaletin pis zeminine düştüğünde küçük bir şok yaşarken keyiflenir. Somurtkanlığı geçmiş neşelenmiştir. Bir bakıma çocuğun neşesini çalmıştır. Aynı şeyi köprüden aşağıya, araba trafiğinin olduğu yere taş atarak bir kazaya sebep olmakla yapar. Bu tip davranışlar onu anlık da olsa mutlu eder. Kafede otururken eline doladığı ip ile gördüğümüzde artık onun daha ileri gideceğini anlarız.
Öldürmede kararlı olan bu kötücül kişi öldürmeye planlı ve istekli yaklaşır. Aynı taksi şoförünün taksisine binip ıssız bir yere götürür ve ideal ölüm planını yürürlüğe koyar. Arabanın arka koltuğunda ipi aniden şoförün boğazına geçirerek onu boğmak ister. Ancak öldürmek bu kadar kolay değildir. Beklemediği bir direnç ile karşılaştığında daha çok fiziksel gücün yanısıra daha çok tinsel güce de ihtiyacı vardır. Canın cansızla olan savaşında evren candan yanadır. Salt kötü olmak gittikçe zorlaşır. Manzara değişmeye başlamıştır ve durum kaotik bir hal almıştır. Arabanın yan tarafına geçerek boğazından koltuğa bağladığı şoförü izlemeye başlar. Ya vazgeçilecektir ya da ısrarla karar uygulanacaktır. İnadının onu getirdiği son noktada hammaddesini işleyen seri bir makinaya dönüşür. Kurbanının kafasına demirle vurmaya başlar. Eğer onu bir makina olarak kabul edersek bu makinanın pahalı bir yakıtla çalıştığını da kabul etmemiz gerekir. Makina kısa bir süre çalışır , sonra hızı kesilir ve durur. Bu kısa ve etkin çalışmanın sonuçları ölüme ne kadar yaklaşıldığının göstergeleridir. Kurbanın başından kan sızmaktadır artık. Dişleri dökülmüş yüzünün şekli değişmiştir. Dişlerin dökülmesiyle birlikte öldürmesi gereken bir şey daha kendini adamakıllı ortaya çıkarır. Vicdan... Vicdanı önünde ateşten bir set oluşturur. Vicdanından sıçrayan kıvılcımlar bir yangın olmadan söndürülmelidir. Ancak yangın kendi gözyaşlarıyla daha çok alevlenir. Dökülen dişler, alından süzülen kan, ağzın köpüğü alevlere atılan odunlardır. Dökülmüş dişler çamura bastırılır, kafa bir beze sarılır ve yangın söndürülmeye çalışılır. Böylece görünür düşman gizlenip yok edilir. Karşılığında ne vaad ederse etsin son kertede şoförün yaşam arzusu katlanılamazdır. Bu savaş kazanılmak üzere çıkarılmıştır. Zafer onun olmalıdır , geriye dönülemez . Makina toplanan son güçle bir kez daha çalışacaktır. Cinayet kurbanın kafası taşla kırılarak tamamlanır. Cesedi gölün kenarına bırakarak arabaya döner ve arabada bulduğu sandowichi yerken radyodan müzik dinler. Ancak müziğe katlanamaz ve teybi söküp atar. Dünyadan hıncını almıştır ve dünyasını değiştirmiştir artık. Az önce yaşadığı dünya ile şimdiki dünya aynı dünya değildir. Eski dünyadan yeniye yalnız çocukluk miras kalmıştır. Arabaya biner ve kız arkadaşıyla bir gezintiye çıkar. Cinayet çocuk oluşla unutulmuştur. Şimdi son kez de olsa çalmanın-kaçırmanın keyfi sürülecektir.
Bu dehşetle izlediğimiz cinayette kazanan yoktur. Ölen , öldüren, biz tanıklar hepimiz kaybederiz. Sebepsiz kötülük yalın kötülüktür. Bu yüzden öldürme sahnesi dayanılmazdır. Cinayet vicdan dediğimiz yerde bir gerekçe bulsaydı katledilme ne derece vahşi olursa olsun dayanılmaz olmaktan çıkacaktı. Tıpkı katilin infazında olduğu gibi... Katilin ölümünde yine yaşamın ölüme karşı direnişine tanık oluruz. Ancak bu kez kendimize tutunacak bir dal bulduğumuz için ölüm bu kadar korkunç değildir. Korkunçtur ama daha korkuncunu gördüğümüzden daha korkuncu ile bir daha karşılaşmak istemeyeceğimizden aklımızın tarafına geçeriz. Aslında bu ölümde de kaybederiz. Yalnız bu sefer bir kazanan vardır. Eşitlik için bizimle eşit olmayan adalet. Adalet iyi ölümle kötü ölümü mukayese eder ve iyi ölümü seçer.
Aklımız ve hislerimiz arasında çıkan çetin savaş yüzünden ikinci ölümde kendimizi öteki ölümden farklı bir zorlukta ve çelişkide buluruz. Duygularımız yine yaşamdan yana olacaktır. Ölmüş olanın geri getirilemeyeceği ise aklımızın bir önermesidir. Katilin çocuk yaşta oluşu duygularımızın bizi onun yanına itmesine etki eder. Ölüm cezasının kaldırılması için nedenler arar vicdanımız. Çocuk yaşta oluşu, bir cinnet anında suçun işlenmesi ve çocuğun geçmişi. Az önce hunharca bir adamı öldüren cani gözümüzde masum, toy bir çocuk oluvermiştir. En yakın arkadaşının kız kardeşini kaza sonucu öldürmesinin göz önünde bulundurulmasını bekleriz. Kendisini değerli kılan hiç birşeye sahip olamamasının anlaşılmasını umarız. Nasıl kızkardeşi öldüyse ve biz taksi şoförünün ölümüne karşı olduysak, taksi şoförü öldüğünde çocuk asılırken de çocuğun ölümüne karşı oluruz. İnfazdan hemen önce çocuğun annesine ayrılan mezara gömülme isteği ile içimize bir ok daha saplanır. Bir çocuğun annesi yerine gömülmesini kabullenmek istemeyiz. Ölüm burada bir ceza olmaktan çıkıp başka türden bir cinayete dönüşmüştür . Çocuğun infaz esnasında gardiyanların elinden kurtulmak girişimi bizim emrimizle olmuştur. Her ne olursa olsun yaşamak gerekir. Çünkü ölümü bilmeyiz.
Filmde kendimize biçtiğimiz rol asla katil rolü olmaz. Hep makdul ve mağdur tarafında saf tutarız. Çünkü içimizde şiddet arzusundan evvela acıdan ve ölümden kurtulma ümidini muhafaza isteği var olur. Tüm yaşamsal faaliyetler buna bağlıdır. Düşeceğimiz olası durum öldürülen durumu olacaktır. Kendi ölümümüzü düşündüğümüz için ölüme karşı oluruz.
Kieslowski ölüm ve öldürme üzerine bilinçsizliğimizle zor bir oyun oynamayı denemiştir.
Öldürmede kararlı olan bu kötücül kişi öldürmeye planlı ve istekli yaklaşır. Aynı taksi şoförünün taksisine binip ıssız bir yere götürür ve ideal ölüm planını yürürlüğe koyar. Arabanın arka koltuğunda ipi aniden şoförün boğazına geçirerek onu boğmak ister. Ancak öldürmek bu kadar kolay değildir. Beklemediği bir direnç ile karşılaştığında daha çok fiziksel gücün yanısıra daha çok tinsel güce de ihtiyacı vardır. Canın cansızla olan savaşında evren candan yanadır. Salt kötü olmak gittikçe zorlaşır. Manzara değişmeye başlamıştır ve durum kaotik bir hal almıştır. Arabanın yan tarafına geçerek boğazından koltuğa bağladığı şoförü izlemeye başlar. Ya vazgeçilecektir ya da ısrarla karar uygulanacaktır. İnadının onu getirdiği son noktada hammaddesini işleyen seri bir makinaya dönüşür. Kurbanının kafasına demirle vurmaya başlar. Eğer onu bir makina olarak kabul edersek bu makinanın pahalı bir yakıtla çalıştığını da kabul etmemiz gerekir. Makina kısa bir süre çalışır , sonra hızı kesilir ve durur. Bu kısa ve etkin çalışmanın sonuçları ölüme ne kadar yaklaşıldığının göstergeleridir. Kurbanın başından kan sızmaktadır artık. Dişleri dökülmüş yüzünün şekli değişmiştir. Dişlerin dökülmesiyle birlikte öldürmesi gereken bir şey daha kendini adamakıllı ortaya çıkarır. Vicdan... Vicdanı önünde ateşten bir set oluşturur. Vicdanından sıçrayan kıvılcımlar bir yangın olmadan söndürülmelidir. Ancak yangın kendi gözyaşlarıyla daha çok alevlenir. Dökülen dişler, alından süzülen kan, ağzın köpüğü alevlere atılan odunlardır. Dökülmüş dişler çamura bastırılır, kafa bir beze sarılır ve yangın söndürülmeye çalışılır. Böylece görünür düşman gizlenip yok edilir. Karşılığında ne vaad ederse etsin son kertede şoförün yaşam arzusu katlanılamazdır. Bu savaş kazanılmak üzere çıkarılmıştır. Zafer onun olmalıdır , geriye dönülemez . Makina toplanan son güçle bir kez daha çalışacaktır. Cinayet kurbanın kafası taşla kırılarak tamamlanır. Cesedi gölün kenarına bırakarak arabaya döner ve arabada bulduğu sandowichi yerken radyodan müzik dinler. Ancak müziğe katlanamaz ve teybi söküp atar. Dünyadan hıncını almıştır ve dünyasını değiştirmiştir artık. Az önce yaşadığı dünya ile şimdiki dünya aynı dünya değildir. Eski dünyadan yeniye yalnız çocukluk miras kalmıştır. Arabaya biner ve kız arkadaşıyla bir gezintiye çıkar. Cinayet çocuk oluşla unutulmuştur. Şimdi son kez de olsa çalmanın-kaçırmanın keyfi sürülecektir.
Bu dehşetle izlediğimiz cinayette kazanan yoktur. Ölen , öldüren, biz tanıklar hepimiz kaybederiz. Sebepsiz kötülük yalın kötülüktür. Bu yüzden öldürme sahnesi dayanılmazdır. Cinayet vicdan dediğimiz yerde bir gerekçe bulsaydı katledilme ne derece vahşi olursa olsun dayanılmaz olmaktan çıkacaktı. Tıpkı katilin infazında olduğu gibi... Katilin ölümünde yine yaşamın ölüme karşı direnişine tanık oluruz. Ancak bu kez kendimize tutunacak bir dal bulduğumuz için ölüm bu kadar korkunç değildir. Korkunçtur ama daha korkuncunu gördüğümüzden daha korkuncu ile bir daha karşılaşmak istemeyeceğimizden aklımızın tarafına geçeriz. Aslında bu ölümde de kaybederiz. Yalnız bu sefer bir kazanan vardır. Eşitlik için bizimle eşit olmayan adalet. Adalet iyi ölümle kötü ölümü mukayese eder ve iyi ölümü seçer.
Aklımız ve hislerimiz arasında çıkan çetin savaş yüzünden ikinci ölümde kendimizi öteki ölümden farklı bir zorlukta ve çelişkide buluruz. Duygularımız yine yaşamdan yana olacaktır. Ölmüş olanın geri getirilemeyeceği ise aklımızın bir önermesidir. Katilin çocuk yaşta oluşu duygularımızın bizi onun yanına itmesine etki eder. Ölüm cezasının kaldırılması için nedenler arar vicdanımız. Çocuk yaşta oluşu, bir cinnet anında suçun işlenmesi ve çocuğun geçmişi. Az önce hunharca bir adamı öldüren cani gözümüzde masum, toy bir çocuk oluvermiştir. En yakın arkadaşının kız kardeşini kaza sonucu öldürmesinin göz önünde bulundurulmasını bekleriz. Kendisini değerli kılan hiç birşeye sahip olamamasının anlaşılmasını umarız. Nasıl kızkardeşi öldüyse ve biz taksi şoförünün ölümüne karşı olduysak, taksi şoförü öldüğünde çocuk asılırken de çocuğun ölümüne karşı oluruz. İnfazdan hemen önce çocuğun annesine ayrılan mezara gömülme isteği ile içimize bir ok daha saplanır. Bir çocuğun annesi yerine gömülmesini kabullenmek istemeyiz. Ölüm burada bir ceza olmaktan çıkıp başka türden bir cinayete dönüşmüştür . Çocuğun infaz esnasında gardiyanların elinden kurtulmak girişimi bizim emrimizle olmuştur. Her ne olursa olsun yaşamak gerekir. Çünkü ölümü bilmeyiz.
Filmde kendimize biçtiğimiz rol asla katil rolü olmaz. Hep makdul ve mağdur tarafında saf tutarız. Çünkü içimizde şiddet arzusundan evvela acıdan ve ölümden kurtulma ümidini muhafaza isteği var olur. Tüm yaşamsal faaliyetler buna bağlıdır. Düşeceğimiz olası durum öldürülen durumu olacaktır. Kendi ölümümüzü düşündüğümüz için ölüme karşı oluruz.
Kieslowski ölüm ve öldürme üzerine bilinçsizliğimizle zor bir oyun oynamayı denemiştir.
Yorumlar
Belki de ölüme karşı duruşumuz ölümümüzü düşündüğümüzden değildir, kabirleri günlük hayatımızdan kovan ve hatta küllere dönüştürerek rüzgara savuran böylece “ölümsüzmüşüz” gibi alıştırılmışlığımızdır, bize yaşam olarak sunulan. Zira ölümü düşünmek bile “yokluk” tuzağına savrulmak değil midir, el yordamı ile çıkışı bulunmayan...
Ve Kabil’in ellerindeki kan değil mi bizi de boğan?